Tozlu raflarda bir toz tanesi gibiyim.Kalabalıkta kaybolmuş bu tozlu şehirde bir toz parçasıyım.Param parça aşklar ve yıkık dökük bir hayat...
Yarım kalmış gülüşler, yarım kalmış hayatlar...Keşkelerle dolu bir kısır döngü; sürekli dönüp dolşıp aynı noktaya geliyorum dünyanın dönmesiyle bir ilgisi varmı bilmem ama dünya döndükçe bu kısır döngü devam edecek gibi görünüyor.
Ben mi çok karamsarım yoksa zaten hayatın kendisi mi karanlık üzerine kurulu küçük bir mum mu anlayamadım ama o karanlıkta yakılan mum hiç bana yansıtmadı ışığını.Şarkılarda kayboluyorm bazen notalarda arıyorum adımı denizlere vuruyorum göğsümü denizin o hırçın dalgalarına, şairlere soruyorum...
Kendimi arıyorum aynalarda, kendimi arıyorum gözlerimde...
Yine dapıttım kendimi bir şişe kadehte aradım bazen mutluluğu ama gerçek sevgiyi buldum sonunda AŞK bir kadına duyulan en sade en masum aşkta buldum mutluluğu. Kadınların en merhametlisi, kadınların en değerlisi, en kıymetlisi ANNE sevgisi...
Belki çocukça gelebilir bazılarına göre ama annemi özledim ve sanırım ondandır bu kadar karamsar olmam. O sıcak gülümseyişi insanın içini ısıtan o masum sevgi dolu bakışını özledim....
15 Haziran 2011 Çarşamba
14 Haziran 2011 Salı
TUNCELİ DERSİM OLAMADI
Dersim halkı bu son seçimlerde de tunceli olarak kalmaya devam etti. Dersim olamadı. seyid rızaya, kendi tarihine ihanet etti.
Kalıplaşmış düşüncelerden kurtulamayan tunceli, son seçmlerde de yine yaptı yapacağını, kendine, tarhine yakışmayan bir seçim sonucuyla karşımıza çıktı ve çıkan sonuçlar tunceliye ve alevilerin yüreğini bir kez daha burktu.( TUNCELİ diyorum çünki yine DERSİM olamadı.O ismi taşıyamadı.Tunceli halkı Dersim olana Dersim ismini hak edip taşıyana kadar benim için de Tunceli olarak kalmaya devam edecek.)
Seyid Rızaya bunun hesabını nasıl verecekler
Tunceli halkı bunun hesabını seyid rızaya nasıl verecek? Dersm katliamını yapan insanlara nasıl oluyorda hala oylarını veriyorlar, Seyid Rızayı idama götüren bir düşünceye nasıl oylarını verebiliyorlar, munzuru kana bulayan, güzelim nehri kan kırmızısına çeviren bu katillere nasıl hala sırtlarını dayıyorlar, aileleri katledilen kız çocuklarını askerlere, türk ailelere türkleştirilsinler, asimile edilsinler diye evlatlık olarak veren, köylerin, sokakların, caddelerin, bütün şehrin ismini tarihini değiştiren bu düşünceye nasıl hala inanıp oy veriyorlar aklım almıyor.Yazıklar olsun sana Tuceli yazıklar olsun.Kendine, Seyid Rızaya, atalarına ve tarihine ihanet ettin.
Altan Algan / Özgün Duruş Gazetesi' den alıntı
Dersim olayları Kürt açılımı ile birlikte yeniden medyanın gündeminde yer aldı ve almaya da devam ediyor. 10 Kasım`da Meclis`te Kürt açılımı görüşmeleri sırasında CHP grubu adına konuşan Onur Öymen`in sarf ettiği sözler, bazı kesimlerde soğuk duş etkisi yapmış görünüyor. Öyle ki hepten dili tutulanların sayısı hiç de az değil! Hükümetin Kürt sorununa çözüm arayışı dolayısıyla gündeme getirdiği yaklaşımı sert bir şekilde eleştiren Onur Öymen, konuşmasında Mustafa Kemal`in Şeyh Said ve Dersim isyanları sırasında yaptığının örnek alınması gerektiğini vurgulamış, yani Kürt sorunu ile uğraşmak yerine sorun teşkil eden Kürtlerin topyekûn imha edilmesini önermişti! Öymen’in açıklamaları temsil ettiği Kemalist-bürokratik zihniyeti birebir yansıtmaktadır.
12 Haziran 2011 Pazar
seçim geyikleri
Seçim maratonu sona erdi ve herkes vaatlerini şimdiden unutmaya başladı bile.... Onların için önemi olan halkın sadece oylarını almak gönüllerini almak değildi , istediklerini de bişekilde yaptılar sonuçta bakalım kim daha çabuk verdiği vaatleri unutacak acaba...
6 Haziran 2011 Pazartesi
Zembilfiroş u Xatun (kürt efsanesi)
Zembîlfiroş Efsanesi de, en az Yusuf ile Züleyha, Mem û Zîn ve Siyabend u Xece kadar bölgede bilinen ve halk şarkılarına konu olan hazin bir aşk hikayesi.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhwL75udA6OYoD6Kxvj8s8vW27KcK-zE8_xVTQ44aKFVIbeLry7njiOcDZfxT8uZ1v_6z3c_iQffd9jTHqrRiG8SraX3hvR9mW_3cX7FvmD7CDZ-vVznHwWHHk-vBloh4Vfg1ptVglhObG/s1600/zembilfiro%25C5%259F.jpg)
Zengin prenses ile fakir gencin sonu hüsranla biten sevdası. Ancak bu birbirini delice seven Mem û Zîn'in öyküsü değil. Şirin için dağları delip yol açan Ferhat'ın öyküsü de değil. Bu sevda Zembîlfıroş'a karşılıksız aşk besleyen Xatûn ve bu aşktan kurtulmak için ölümü seçen Zembîlfıroş'un efsanesi...
Efsanenin geçtiği yer Mezopotamya'nın tarihi ve kültür beşiği, çeşitli uygarlıklara yurtluk yapmış, Mervani Devleti'nin başkenti Farqin yani bugünkü adıyla Silvan dır.Efsaneye göre bir padişahın zevk ve sefa içinde büyütülmüş, çok yakışıklı bir oğlu varmış. Genç prens sık sık ava çıkarmış. Bu av gezilerinin birinde yol kenarındaki mezarların birisinden çıkmış iskelet ve kafatası görür.
O zamana kadar ölüm kavramına yabancı olan genç prens o andan itibaren ölümün gerçekliği yüz yüze gelir. Ölümün zengin, yoksul, genç yaşlı dinlemediğini, dünya malının dünyada kaldığını ve bir gün böyle iskelete dönüşeceğini anlar. Prens o andan sonra elini eteğini dünya nimetlerinden çekmeye karar verir ve tanrıya sığınıp, onun yolunda yürümeye yemin eder. Sarayı ve yaşadığı ihtişamını geride bırakıp eşi ile birlikte yollara düşer. Diyar diyar gezerek zembîl yapıp satmaya ve hayatını böyle kazanmaya başlar. Çocukları olur. Sırtlarında çadırları, üzerlerinde yıpranmış giysilerinden başka bir şeyleri yoktur. Genç prens, artık zembil satarak, geçimini sağlayan Zembîlfıroş'tur...
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfT9kke0dJSw5dF5da7MPwXweGuXUwymYoFyAdZ2lhbWC9C-Ber4uwjFij86NoBnGUsNL3-wOQemJ7Y8JxoXNSe74bH8cPxX0D7Foc-MoC5sgdpjTEReZ7IRPYFxjdvjpZL5LZrsoNOuJ1/s320/zembilfiros1.jpg)
Son durağı olan Farqin'e gelir. Zembil satmak için Farqîn sokakların arşınlarken Farqin Beyi'nin karısı Xatûn'un dikkatini çeker. Xatûn, Zembîlfiroş'a aşık olmuştur. Zembil alma bahanesiyle Zembîlfiroş'u saraya çağırır ve ona olan aşkını dizelere dökerek anlatır:
Zembîlfiroş zembîla tine
Dikan bi dikan di gêrîne
Hiş li Xatûnê namîne
Serî li zeman di gerîne
Gazi dike ku bibîne
Were ser doşeka mîr e
Li te helal, herama mîr e
Bidime te zulfî harîr e
Çavê min ê xezalan e
Sîngamin wek zozana ne
Bejna min wek rihane
Çiqa bêjî hêjan e
Zembîlfiroş, zembiller getirir,
Dükkan dükkan gezdirir,
Xatûn'un aklı başından gidiyor,
Aklıyla arıyor zaman yaratmak için,
Sesleniyor ki, onu görmek için
Gel Beyin döşeğinin üstüne,
Beyin haremi sana helaldir,
Güzel zülüflerimden sunayım sana,
Gözlerim ceylanların gözüdür,
Bağrım yaylalar gibidir,
Endamım reyhan gibidir,
Dilediğin gibi güzel ve uygundur,
Ama Zembîlfiroş evlidir, karısını sevmektedir, dünya nimetlerinden vazgeçmiş bir derviştir. En önemlisi tövbe etmiştir. Tanrıya kulluk edecektir, haramı yaşamından silmiştir. Zaten bunun için değil miydi onca malını, mülkünü, ihtişamını bırakıp yollara düşmek?.. Bu yüzden Xatûn'un aşk çağrısına olumsuz yanıt verir. Ve Xatûn'a cevabı hemen oracıkta verir:
Xatûnê ez tobedar im
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhwL75udA6OYoD6Kxvj8s8vW27KcK-zE8_xVTQ44aKFVIbeLry7njiOcDZfxT8uZ1v_6z3c_iQffd9jTHqrRiG8SraX3hvR9mW_3cX7FvmD7CDZ-vVznHwWHHk-vBloh4Vfg1ptVglhObG/s1600/zembilfiro%25C5%259F.jpg)
Zengin prenses ile fakir gencin sonu hüsranla biten sevdası. Ancak bu birbirini delice seven Mem û Zîn'in öyküsü değil. Şirin için dağları delip yol açan Ferhat'ın öyküsü de değil. Bu sevda Zembîlfıroş'a karşılıksız aşk besleyen Xatûn ve bu aşktan kurtulmak için ölümü seçen Zembîlfıroş'un efsanesi...
Efsanenin geçtiği yer Mezopotamya'nın tarihi ve kültür beşiği, çeşitli uygarlıklara yurtluk yapmış, Mervani Devleti'nin başkenti Farqin yani bugünkü adıyla Silvan dır.Efsaneye göre bir padişahın zevk ve sefa içinde büyütülmüş, çok yakışıklı bir oğlu varmış. Genç prens sık sık ava çıkarmış. Bu av gezilerinin birinde yol kenarındaki mezarların birisinden çıkmış iskelet ve kafatası görür.
O zamana kadar ölüm kavramına yabancı olan genç prens o andan itibaren ölümün gerçekliği yüz yüze gelir. Ölümün zengin, yoksul, genç yaşlı dinlemediğini, dünya malının dünyada kaldığını ve bir gün böyle iskelete dönüşeceğini anlar. Prens o andan sonra elini eteğini dünya nimetlerinden çekmeye karar verir ve tanrıya sığınıp, onun yolunda yürümeye yemin eder. Sarayı ve yaşadığı ihtişamını geride bırakıp eşi ile birlikte yollara düşer. Diyar diyar gezerek zembîl yapıp satmaya ve hayatını böyle kazanmaya başlar. Çocukları olur. Sırtlarında çadırları, üzerlerinde yıpranmış giysilerinden başka bir şeyleri yoktur. Genç prens, artık zembil satarak, geçimini sağlayan Zembîlfıroş'tur...
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfT9kke0dJSw5dF5da7MPwXweGuXUwymYoFyAdZ2lhbWC9C-Ber4uwjFij86NoBnGUsNL3-wOQemJ7Y8JxoXNSe74bH8cPxX0D7Foc-MoC5sgdpjTEReZ7IRPYFxjdvjpZL5LZrsoNOuJ1/s320/zembilfiros1.jpg)
Son durağı olan Farqin'e gelir. Zembil satmak için Farqîn sokakların arşınlarken Farqin Beyi'nin karısı Xatûn'un dikkatini çeker. Xatûn, Zembîlfiroş'a aşık olmuştur. Zembil alma bahanesiyle Zembîlfiroş'u saraya çağırır ve ona olan aşkını dizelere dökerek anlatır:
Zembîlfiroş zembîla tine
Dikan bi dikan di gêrîne
Hiş li Xatûnê namîne
Serî li zeman di gerîne
Gazi dike ku bibîne
Were ser doşeka mîr e
Li te helal, herama mîr e
Bidime te zulfî harîr e
Çavê min ê xezalan e
Sîngamin wek zozana ne
Bejna min wek rihane
Çiqa bêjî hêjan e
Zembîlfiroş, zembiller getirir,
Dükkan dükkan gezdirir,
Xatûn'un aklı başından gidiyor,
Aklıyla arıyor zaman yaratmak için,
Sesleniyor ki, onu görmek için
Gel Beyin döşeğinin üstüne,
Beyin haremi sana helaldir,
Güzel zülüflerimden sunayım sana,
Gözlerim ceylanların gözüdür,
Bağrım yaylalar gibidir,
Endamım reyhan gibidir,
Dilediğin gibi güzel ve uygundur,
Ama Zembîlfiroş evlidir, karısını sevmektedir, dünya nimetlerinden vazgeçmiş bir derviştir. En önemlisi tövbe etmiştir. Tanrıya kulluk edecektir, haramı yaşamından silmiştir. Zaten bunun için değil miydi onca malını, mülkünü, ihtişamını bırakıp yollara düşmek?.. Bu yüzden Xatûn'un aşk çağrısına olumsuz yanıt verir. Ve Xatûn'a cevabı hemen oracıkta verir:
Xatûnê ez tobedar im
Delalê ez tobedarim
Zarok birçîne li malin
Ji rebbê jorî nikarim
Xatûn ben tövbekarım
Güzel kadın ben tövbekarım,
Çocuklar evde açdır,
Tanrı adına yapamam
Zembîlfiroş, Xatûn'un ilan-ı aşk teklifini reddeder. Farqin beyinin karısı Xatûn red cevabını kabul etmez. Ne yapıp edip yakışıklı Zembîlfiroş ile birlikte olmaktır amacı. Xatûn'ın ısrarları karşısında Zembîlfiroş çareyi kaçmakta bulur. Xatûn peşini bırakmaz, sora sora Zembîlfiroş'un kaldığı çadırı öğrenir. Xatûn, bir gece çadırda kalmak için Zembîlfiroş'un karısına yalvarır. Karşılığında tüm mal varlığını ve mücevherlerini bağışlayacağını anlatır, sadece bir gece Zembîlfiroş ile kalmak ister. Xatûn'un bu kadar yoğun ısrarı üzerine Zembîlfiroş'un eşi, çocuklarını da yanına alarak oradan ayrılır. Xatûn, Zembîlfiroş'un eşinin giysilerini giyer ve yatağa girerek Zembîlfiroş'u beklemeye başlar. Karanlık Farqin'e çökerken, Zembîlfiroş zembillerini sattıktan sonra çadırına döner. Xatûn'un yatağında olduğundan habersiz, aynı yatağa uzanır. Ancak yataktaki kadının kendi karısı olmadığını, Xatûn'un ayağındaki gümüş halhalin çıkardığı sesten anlar. Bunu anlar anlamaz, çadırdan dışarı çıkar.
Kimilerine göre Zembîlfiroş, Xatûn'dan kurtulamayacağını anlar ve gidip sarayın burçlarından kendini aşağı atar. Efsanenin başka bir anlatımına göre ise, Zembîlfiroş bu noktadan sonra çaresiz kalır ve canını alması için Tanrı'ya yalvarır. Zembîlfiroş ölünce, peşinde koşan Xatûn'da aynı dilekte bulunur ve ikisi de ölür.
Bu sevda masalının da diğer masallar gibi sonu hazindir... Aynı Mem û Zîn destanındaki gibi, Xatûn'un Zembîlfiroş'a olan aşkında da ölüm 'çare' olmuştur...
not 1:Şarkılara, öykülere konu olan Zembîlfiroş ile Xatûn'un aşk hikayesi, bugün sadece olayın yaşandığı Diyarbakır`ın Silvan ilçesinde değil, Kürt kültürünün olduğu tüm bölgelerde hala dillerde."
not 2:Ve Zembilfroşu anlata anlata bitiremiyor Güneyli kürtler.Yaşlıların dilinde, dini inançların, nefse hakimiyetin ve iradenin destanı olan Zembilfroş, daha genç kuşaklarda büyük aşkın, büyük adanmanın ve büyük ilkeler uğruna ölümü tercih etmenin efsanevi sembolü olmuş
şıwan perwer: zembilfiroş
4 Haziran 2011 Cumartesi
güneşi tutmak
Güneşin ilk ışıklarıyla hüznü selamlıyorum.Gözlerimde yağmurun bıraktığı hafif bir buhu , bir sigara yakıyorum , derin bir nefes çekiyorum sigaradan sigaranın o sıcakrüzgarı cigerlerime kadar inip damarlarımda dolaştığını hissediyorum.
Sigaramın ilk nefesinden sonra gözümü yeni doğmakta olan portakal turuncusu güneşe dikiyorum elimi uzatıyor tutmak istiyorum.
Tutmak....
Kollaramı dolayıp sımsıkı sarılmak istiorum , göğsümde bir daralma hissediyorum sanki göğüskafesim küçülmüş ciğerlerim , yüregim sığmıyor , göğsümü parçalayıp dışarı fırlayacak gibi oluyor ona güneşe ulaşamayacağım aklıma gelince.
İkinci nefesi alıyorum sigaramdan.masada duran ince belli bardaktan küçük küçük yudumlar alıp o eşsiz güzeliğe dalıp gidiyorum...
Sigaramın ilk nefesinden sonra gözümü yeni doğmakta olan portakal turuncusu güneşe dikiyorum elimi uzatıyor tutmak istiyorum.
Tutmak....
Kollaramı dolayıp sımsıkı sarılmak istiorum , göğsümde bir daralma hissediyorum sanki göğüskafesim küçülmüş ciğerlerim , yüregim sığmıyor , göğsümü parçalayıp dışarı fırlayacak gibi oluyor ona güneşe ulaşamayacağım aklıma gelince.
İkinci nefesi alıyorum sigaramdan.masada duran ince belli bardaktan küçük küçük yudumlar alıp o eşsiz güzeliğe dalıp gidiyorum...
topraklarımı özledim ağ ağ.... AHMET KAYA söylesin
hepsi bir senaryo
Hayat....
Hayat denilen şey aslında nedir sizce insanın doğup büyümesi arasına geçen zaman akımı mı yada hiç görmediği , yaşamadığı , sadece kafasının içinden geçen hayaller mi? Sizce nedir hayat .
Bu soruyu kendime ilk sorduğumda henüz 15 16 yaşlarındaydım ve birçok "neden" diye başlayan sorularım vardı. Derin düşüncelere dalıyordum sürekli. Bazen bi sehpanın ucuna , bazen hafif bir esintiyle yaprakları sallanan ağaca dalıp gidiyordum....
Gözlerim baktığı yerde hiçbirşey görmüyor sadece düşünceler düşünceler düşünceler...Peki kafamda ki bu düşünce kirliliği ne zaman son bulacaktı ? İşte bu soruya net bi cevap bulamıyorum.Bazen hayatım boyunca bunlar hep kısır bir döngü şeklinde defalarca hep
aynı metrajda yaşanacak diyorum.
Hayatın kendisi zaten sürekli birbirini takip eden olaylar zinciri ve bu olayların önceden yazıldığı hazırlandığı bir senayo değil mi? Bize kalan sadece o senaryoyu oynamak ve biz de bunu çok iyi yapıyoruz aslında hepimiz birer aktör birer aktiristis hemde doğuştan.
Herkes kendine biçilen rolü oynamak için uyansın artık ben kendime biçilen rolü hiç farkında olmadan hergün defalarca onuyorum aynen sizin gibi...
İyi oyunlar herkese!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)